Ekim ayıbaşlarında başımıza tuhaf bir şey geldi sevgili okurlar. Masalarımıza gömülmüş çalışırken, öğlen gibi ofise kime gönderildiği belli olmayan bir paket ulaştı. Bu tuhaf paketi açtığımızda daha da gizemli bir durumla karşılaştık. Her sayfası el ile yazılmış, özenle doldurulmuş, belli ki özel birine yazılmış, insanın içini acıtan cümlelerle, anılarla dolu bir defter, baya baya bir çağrı aslında. Yazarın mektubunu da okuduk, belki saatlerce konuşmuşuzdur üzerine nasıl bir hikaye var bu defterin arkasında diye.Arkadaşlar madem bize böyle bir istekte bulunuldu, madem bu defter bize ulaştı, biz de bu işin içindeyiz artık.Kime yazıldıysa ulaştıracağız onu kendisine.Tek bir harfine bile dokunmadan, sayfa sayfa tarayarak, olduğu gibi el yazısıyla, mektupta da yazdığı gibi yine bir kitabevinde, bir kitap olarak, Okuyan Usetiketiyle.Bizler için çok ilginç bir deneyim oluyor, sizler için de öyle olacağını tahmin edebiliyoruz. Ama hepsinden önemlisi, acaba kitabın muhattabı aramızda mı, sizlerden biri mi, ulaşması gerektiği kişiye ulaşacak mı, bunu çok merak ediyor ve heyecanla bekliyoruz!
Mektup
Sevgili Okuyan Us,
İnsan hayatında kaç defa aşık olur?
Benim bu soruya cevabım, bir hayatta kaç defa ölebiliyorsak, o kadar. Öyleyse bulduğumuz aşk canımız kadar kıymetli değil midir? O halde niye bedenim hala benimle birlikte ama onun gitmesine izin verdim?
Sonra bir gün, Cem Mumcu'nun konuk olduğu bir TV programında; tüm insani duygularımızı kalbe vuran alt benliğimiz ile aile, toplum, saygınlık gibi “bahaneleri” öne sürerek bunları frenleyen üst benliğimiz arasındaki ego savaşını anlatışına denk geldim. Nihayet sorularımın cevabını bulmuştum. Ben, üst benliğime yenik düşmüştüm.
Beni öldüren bu düşmanımı zayıflatmak ve uzun seneler önce kaybettiğim tek şansıma gerçek özlemlerimi ulaştırmak maksadıyla bu kitabı yazdım. Bunu onun karşısına bir kitabevinde çıkaracağınıza inanıyorum.
Onunla bir kitabevinde tanışmıştık.
Onunla bir kitabevinde ayrılacağız.
Yorum yaz