Ürün Özellikleri
Stok Kodu
9786055583613 Boyut
135-215-0 Sayfa Sayısı
392 Basım Yeri
Konya Basım Tarihi
2015-06-01
Kapak Türü
Karton
Kağıt Türü
2.Hamur
Dili
Türkçe
Ne yazık ki Balkanlar'da günbegün çeteler gayelerine ulaşıyordu. Koskoca Osmanlı, Balkanlarda Müslüman Türk tebaasını bir avuç eşkıyanın insafına terk etmişti. Ayrılıkçı çetelerin gün geçmiyordu ki baskınsız bir gecesi geçsin. Her gece gözlerine kestirdikleri birkaç köyü ateşe veriyor, masum insanları katlediyor, namusu kirletilen iffet sahibi kızlar, kadınlar intihar ediyor, canlar gidiyor, ocaklar sönüyordu. Canını, malını kurtarmak isteyen Müslüman Türk, yüzyıllardır yaşadığı yerini yurdunu terk ediyor, kafileler hâlinde doğuya doğru akın akın göç ediyordu. Yüzyılların hatıraları artık çok gerilerde kalıyor, ak saçlı nineler, ak sakallı dedeler yorgun gözlerle geride kalan hatıralarına bir daha, bir daha bakıp derin derin ah çekiyorlardı. Zaten eşkıyanın da yapmak istediği buydu.
Eksi kırk dereceleri bulan şiddetli ayazla birlikte askerlerin gözündeki yaşlar donmaya başlamıştı. Bu donma gözlerinin kör olmasına sebep olmuştu. Arkadaşlarına ağlayan gözler donarak kör olmuştu ama askerler bunun farkında değillerdi. Onlar zifiri karanlıkta ilerledikleri için kör olduklarını fark etmemişlerdi. Zifiri karanlıkta ilerledikçe ilerliyorlar ama bir türlü sabah olmuyor, aydınlığı göremeyen gözler saatler ilerlemiş olmasına rağmen hâlâ gecenin bitmediğini düşünüyordu. Bu kör ilerleyiş saatlerce sürmüş olmasına rağmen ne yol bitiyor ne de gece bitiyordu. Bir ara Rıfat Çavuş bu işe bir anlam verememiş, aradan uzun bir zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ sabahın olmamasına şaşıp kalmıştı. Sonra da kendi kendine; "Demek soğuk gecelerin sabahı da geç oluyormuş" diye mırıldandı.
Yarbay Esat Bey, verilen görevi çok iyi anlamıştı. Süvari alayı kılıçlarını çekerek dörtnala, âdeta uçarcasına söylenen yere koşuyordu. Savaş kokusu alan atlar bile mutluluktan yelelerini ve kuyruklarını kabartmışlardı. Anafartalar Köyünden geçerken düşman topçusunun dikkatini çekmişlerdi. Ama onların umurunda bile değildi. Top atışlarıyla vurulan atlar yere kapaklanıyor, üzerindeki süvariler on-on beş metre ileri fırlıyor, düştüğü yerden tekrar kalkarak elinde kılıcı koşmaya başlıyordu.
Yorum yaz