Ürün Özellikleri
Stok Kodu
9786257091091 Boyut
165-240- Sayfa Sayısı
800 Basım Yeri
İSTANBUL Basım Tarihi
2023-01-09
Kapak Türü
Karton
Kağıt Türü
Kitap Kağıdı
Dili
Türkçe
İslâm hukukunda kamu hukuku ve özel hukuk arasında açık bir ayrım yoktur, ancak tarih boyunca özel bir sistem kullanılmıştır. Bazı akademisyenler, Fıkıh kitaplarındaki aḥvâl-i şaḫṣiye teriminden hareketle İslām şahsın hukuku terimini kullanırlar. Ancak biz İslâm özel hukukunu tercih ediyoruz; çünkü İslâm özel hukuku farklı hukukî anlamlara işaret etmektedir bu kurallar gerçek ve tüzel kişileri yöneten kurallardır. Bu kitapta, özel hukukun yedi dalıyla ilgili İslâmî kurallar üzerinde duracağız: şahıslar hukuku, aile hukuku, miras hukuku, borçlar ve akidler hukuku, eşya hukuku, ticaret hukuku ve milletlerarası özel hukuk.
Bu kitapta benim (yazarın) şahsî görüşlerimden ziyade İslâmî hükümleri açıklayacak veya özetleyeceğiz. Maalesef Batı ülkelerinde şöyle bir yanlış anlama var: Herhangi bir Müslüman âlim, herhangi bir konuda İslâmî hükümleri açıklamak için bir makale veya kitap yazsa ya da bir gazeteciye röportaj verse, çoğu Batılı ve özellikle de İslâm Hukuku'nu bilmeyen insanlar bu görüşleri o âlime atfediyor ve onu sorumlu tutuyor. Örneğin, Hollandalı bir gazeteci beni görmeye geldi ve Kur'an'da kadınların dövülmesi konusunu sordu, ben de Kur'an'daki ayeti ve Hazreti Muhâmmed (s.a.v.)'in ve Müslüman hukukçuların bazı yorumlarını açıkladım. Gazeteci anlattıklarımı anlamadı ve birçok kişi beni Müslümanlara kadınlarını dövmelerini tavsiye etmekle suçladı. Bu kesinlikle yanlıştır.
Bu sebeple aşağıdaki hususları açıklamak zorundayız.
Birinci nokta şudur: İslâm hukukundaki tüm düzenlemeler yasal otorite açısından iki gruba ayrılır.
Birincisi, doğrudan Kur'an ve Sünnete dayanan ve Fıkıh (İslâm Hukuku) kitaplarında kanunlaştırılan kurallar Şer'î kurallar, Şer'-i Şerîf veya Şer'î hukuk olarak adlandırılır; bu kurallar hukuk sisteminin %85'ini oluşturur. İkincisi, özellikle malî hukuk, arâzî hukuku, ta'zîr cezaları, askerî hukuk ve idare hukuku ile ilgili düzenlemeler, şer'î hükümlerin verdiği sınırlı yasama yetkisine ve kamu hukuku, es-Siyâsetü'ş-Şer'iyye (şer'î politikalar), Kânûn ve benzerleri kapsamına giren örf ve âdetler ve kamu yararı gibi fer'î kaynaklara dayanan fıkhî hükümlere dayanıyordu.
İkinci nokta, İslâmî hükümlerin bir başka sınıflandırmasının açıklanması gerektiğidir. Birçok Müslüman ve gayrimüslim, çok eşlilik ve kölelik gibi İslâm hukukundaki tüm hükümlerin doğrudan Kur'an veya Sünnet tarafından konulduğunu düşünür ve bu sebeple İslâm hukuku ciddi şekilde eleştirilir. Buradaki varsayım yanlıştır. Kafa karışıklığına sebeb olan bir başka nokta da, İslâm'dan önce kadın ya da erkek köleliğin olmadığı ve İslâm'ın bunu getirdiği görüşüdür. Hâlbuki İslâm hukukunda iki türlü emir vardır. Birincisi, daha önceki hukuk sistemlerinde bulunmadığı için ilk defa İslâm tarafından prensip olarak konulan hükümlerdir. Zekât, vakıf ve miras payları gibi bu hükümleri İslâm koymuştur. Müslüman âlimler bunların bütün insanlık için tamamen faydalı olduğunu belirtmektedir. Ayrıca insanlar farkında olmasalar bile birçok hikmet ve gaye barındırmaktadırlar. İkincisi, İslâm'ın getirmediği hükümlerdir; bunlar zaten vardı ve İslâm bunları değiştirdi, ta'dil etti. Yâni, bunları ilk koyan İslâmîyet olmayıp, başka cem'iyyetlerin hukûk sistemlerinde vardı ve vahşî bir şekilde tatbîk ediliyordu. Bu tür emirleri birdenbire ve tamamen ortadan kaldırmak insan tabiatına aykırı olacağından, İslâm Hukuku bunları değiştirerek artık barbarca değil, medenîce olmalarını sağlamıştır. Kölelik ve çok eşlilik bunun en iyi örnekleridir.
Yorum yaz