Ürün Özellikleri
Stok Kodu
9786053144816 Boyut
135-210-0 Sayfa Sayısı
256 Basım Yeri
İstanbul Basım Tarihi
2021-05-24
Kapak Türü
Karton
Kağıt Türü
Kitap Kağıdı
Dili
Türkçe
Çevirmen
A. Karaca
A. Öztürk
F. B.l Tatlı
F. Yıldırım
H. Turan
M. Çetin
T. Karaağaç
İngilizcesi 1968 yılında yayımlanan bu kitabın yazarı Herbert Marcuse, Paris 68'inin en çok okunan yazarıydı. Nazilerden kaçarak Amerika'ya yerleşen, sonrasında Amerikan toplumu üzerine düşünen Marcuse “ileri kapitalist endüstri toplumları”nın analizini yaparak pasifleşen bir işçi sınıfının kapitalizmin hedonist metalarının sahibi olmaya başladığını (mutluluk fikrinin nesnelliğini) ve böylece “devrimci” rolünü kaybetmeye yüz tuttuğunu saptamıştı, hem de 1960'lı yılların başında. İlk yazıların 1930'lu yıllarda efsanevi Frankfurt Okulu'nun dergisinde, İkinci Dünya Savaşı başlamadan evvel Almanca olarak kaleme alındığını düşündüğümüzde, yazarın bu analizlerini ne kadar erken geliştirmiş olduğunu fark edeceğiz. Sonraları İngilizceye çevrilen bu yazılarından derlenen elinizdeki kitap hakkında “bugün okuyucuya ne verecektir?” sorusu sorulabilir. Kitap bir yandan, küreselleşmeyle birlikte sadece Batılı olarak adlandırılan toplumlardaki sınıfsal pasifleşmeyi değil, aynı zamanda küresel boyutta işleyen arzunun, kapitalizmin çağrılarına boyun eğmekte olduğunu bir kez daha bize anımsatacaktır (feodal değerlerin kapitalistleştirilmesi süreci); diğer yandansa, çağdaş “kurumsallaşmış kapitalizm”in bir reddi olarak da okunabilecektir. Bu yazılar hem tikel tarihsel bir momenti işaret etmekte hem de bugün içinden geçtiğimiz dönemi yakın tarihle kıyaslama imkânını bize vermektedir. Böylece bugün bize zevk verdiğini düşündüğümüz ve aslında bizi boğmakta olan, üretken olmayan bir tüketim toplumunun mallarını ve teknolojisini nasıl içselleştirmekte olduğumuzu bu çalışma bir kez daha ortaya koymaktadır. Biz “bilinçli bir şekilde arzulayan” değil, “arzulanan makineler”iz. Ali Akay Frankfurt Okulu'nun kurucu düşünürlerinden biri olan Herbert Marcuse'nin çok önemli metinlerini bir araya getiren Olumsuzlamalar, yayımlandığından bu yana Eleştirel Teori'nin klasiklerinden biri olmuştur. Bu teori, iki dünya savaşı arasında Batı toplumlarının gitgide kendi içine kapanan totaliter yapılara dönüşmesine tanıklık eden ve bu yapıların yeniden üretilmesine hizmet eden geleneksel teorinin veya pozitivizmin tersine sosyal bilimleri radikal bir direniş aracı olarak kurmayı hedefler. Felsefe, siyaset ve politik-ekonomi gibi geleneksel disiplinlerin yanı sıra kültür eleştirisini de içeren bu direniş teorisi, aynı zamanda klasik “iyi yaşam” arayışını modern top- lum için bir içkin ütopya olarak işlemeyi de hedefler. Olumsuzlamalar, Eleştirel Teori'nin bu stratejisini en incelikli, derin ve keskin haliyle temsil ediyor. Ferda Keskin
Yorum yaz