Ürün Özellikleri
Stok Kodu
9786258038941 Boyut
170-250- Sayfa Sayısı
1206 Basım Yeri
Ankara Basım Tarihi
2022-05-05
Kapak Türü
Ciltli
Kağıt Türü
1.Hamur
Dili
Türkçe
Taraflar arasında bulunan özellikle kendi iradelerine tabi uyuşmazlıkların çözümünde başvurabilecekleri birçok yöntem bulunmaktadır. Gerek devlet mahkemelerinin gerek alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin her birinin kendine göre bir takım avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Seçilen yönteme göre uyuşmazlık bir şekilde çözülmekte ise de, varılan sonuç itibariyle umulan faydanın elde edilememesi, daha da ötesi taraflar arasındaki ilişkilerin onarılmayacak şekilde zarar görmesi söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözülmesi konusunda bir yöntem tercih edilirken bu hususa da özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir. Aksi durum sorunların daha karmaşık hale gelmesine, ticari ilişkilerin kopmasına ve netice itibariyle her iki tarafın da zarar görmesine sebep olabilmektedir. Bu husus dikkate alındığında tahkim, belki de önerilecek en ideal uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kelime anlamı olarak tahkim; muhkem hale getirme, sağlamlaştırmadır. Taraflar arasında hiç sorun çıkmadan bu yöntem seçilebilmekte, bir anlamda taraflar uyuşmazlık çıkmadan önlem almaktadır. Uyuşmazlık çıktığında da hakem seçiminin yapılması, uygulanacak usul kurallarının belirlenmesi, tahkikatın yürütülmesi ve kararın verilip icra edilmesine kadar tüm aşamalarda taraflar yargılamanın içinde yer almakta veya bir şekilde iradeleri dikkate alınmaktadır. Bu şekilde taraflar her zaman yargılamanın tarafı olmaktan öte süjesi haline gelmektedirler. Tahkimin muhkem hale getirme, sağlamlaştırma anlamı da burada zuhur etmekte, taraflar arasındaki uyuşmazlık çözülürken ilişkilerin zarar görmesinin ve daha da önemlisi ilişkilerin kopmasının önüne geçilmektedir.
Tahkim, bu onarıcı etkisinin yanında aynı zamanda basit ve sade bir yöntemdir. Bu nedenle insanların bir araya gelerek topluluk halinde yaşamaya başlamalarından bu yana uygulandığı görülmektedir. Devlet yargısının teşekkülünden sonraki dönemlerde de alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak sürekli gündemde olmaya devam etmiştir. Devlet yargısına alternatif olduğu dönemde de sürekli bir değişim ve gelişim içinde kendini yenileyerek güçlü bir alternatif olma özelliğini korumuştur. Bu yönüyle tahkimin geçmişi itibariyle insanlığın en kadim uyuşmazlık çözüm yöntemi, bugünü itibariyle en modern ve işlevsel uyuşmazlık çözüm yöntemi olduğu gibi gelecekte de insanlık için önemli bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak varlığını sürdüreceğini söylememiz sanırım abartı olmayacaktır.
Uluslararası alanda sürekli bir değişim yaşayarak gelişen tahkimin ülkemizde benimsenmesi ve insanların tercihine mazhar olması da kuşkusuz kolay olmamış, birçok badirenin atlatılması sonucunda bu sonuca ulaşılmıştır. Günümüzde halen birçok sorunla karşılaşılmakta, tahkimin kurumsallaşıp kök salmasının önüne birçok engel de çıkmaktadır. Kurumsallaşmanın önündeki bu engellerin bir kısmı; yasal düzenlemelerin yetersizliği, insan kaynaklarının eksikliği, yeteri kadar bilgi sahibi olunmaması gibi alt yapıya ilişkin eksikliklerden kaynaklanmakta olup, bunlar zamanla da giderilmekte iken, ülke olarak bizi daha fazla zorlayan engel zihniyet değişimi ihtiyacı olmuştur. Bunun eseri olarak uygulamada tahkime halen kuşku ile yaklaşıldığı görülmektedir.
Bu zihniyet değişiminin yaşanmasında büyük ölçüde UNCITRAL Model Kanunu esas alınarak çıkarılan 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu önemli bir dönüm noktası olmuştur. Anayasa'nın 125 ve 155. maddelerinin değiştirilmesi ve yine 4501 Sayılı Kamu Hizmetleri ile İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanun'un kabul edilmesi ile kamuyu ilgilendiren alanlardaki uyuşmazlıklar açısından da bir zihniyet dönüşümü amaçlanmış ve bu amaç büyük ölçüde de gerçekleşmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun onbirinci kısmında yer verilen tahkime ilişkin düzenlemelerde de Milletlerarası Tahkim Kanunu hükümleri esas alınmıştır. Bu şekilde iç tahkime ilişkin düzenlemeler de, uluslararası tahkim düzenlemeleri ve yaklaşımları ile uyumlu hale getirilmiştir. Tahkime ilişkin yasal altyapı alanında yaşanan bu gelişmeler, arzu edilen düzeyde olmasa da, uygulamada da kendini göstermiş, bir zihniyet dönüşümü yaşanması açısından olumlu bir ivme yakalanmıştır. Bu çalışmamızdaki temel amaç da umut verici olan bu yaklaşıma bir nebze de olsa katkıda bulunma arzusudur.
Bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak tahkimi konu alan bu çalışmamızda tahkimin tüm yönleriyle değerlendirilmesi amaçlanmış; bu amaçla öncelikle tahkimin tarihi gelişimi incelenmiş, kavramsal kökenine inilmiş, bu güne kadar gelinen aşamada geçirdiği süreçlerin fotoğrafı çekilmeye çalışılmıştır. Bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak tahkim günümüze kadar ulaşırken kuşkusuz doğrusal bir çizgiden ziyade, inişli çıkışlı bir süreçten geçmiştir. Tarihsel olarak yaşanan bu sürece değinilirken aynı zamanda günümüzde ortaya çıkan sorunlara da ışık tutulmaya gayreti güdülmüştür.
Ülkemizde milletlerarası tahkim ve milli tahkimin ayrı kanunlarda düzenlenmesinin etkisiyle olsa gerek, genellikle tahkime ilişkin çalışmaların ayrı ayrı yapılması tercih edilmektedir. Ancak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tahkime ilişkin uluslararası düzenlemelerin yaygınlaşması ve bu düzenlemelerin ulusal tahkim mevzuatımızda benimsenmesi nedeniyle giderek bu farklılıkların da azaldığı görülmektedir. Ülkemizde Milletlerarası Tahkim Kanunu kabul edilirken uluslararası düzenlemeler esas alınmış ve iç tahkim açısından da Milletlerarası Tahkim Kanunu'nun esas alınması ile farklılıklar ciddi oranda azaltılmıştır. Bu durum da dikkate alınarak milli ve milletlerarası tahkim kurumlarının birlikte çalışılmasının faydalı olacağı kanaati hâsıl olmuş ve bu yöntem uygulanmıştır. Bu konuda uygulamada kolaylık oluşturması açısından da her iki tahkimde aynı olan noktalar özellikle vurgulanmak üzere birlikte irdelenmiş, farklı olan yerlerde bu farklılıklar açık bir şekilde belirtilmiş, tamamen farklı düzenleme içeren yönler ise ayrı başlıklar halinde değerlendirilmiştir.
Çalışmada mümkün olduğu kadar güncel bilimsel görüş ve yargısal içtihatlara yer verilmiş, yeri geldiğinde olması gereken hukuk anlamında farklı açılımlar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ancak uygulayıcıların yararlanması açısından da mümkün olduğu kadar o konudaki mevcut Yargıtay uygulamasının ne yönde olduğu özellikle vurgulanmıştır. Bunun dışında da uygulamaya ilişkin Yargıtay kararları her bölümün sonuna konulmuş, ancak okuyucunun ilgili konuyu okurken bir arada görüp değerlendirmesi açısından kolaylık sağlamak için de kararın can alıcı kısmına ilgili sayfada dipnot olarak yer verilmiştir. Her bölümün sonunda yer verilen Yargıtay kararlarının güncel olmasına dikkate edilmiş, özellikle 4686 Sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra çıkan içtihatlar tercih edilmiştir.
Tahkimle ilgili bir çalışma yapılırken bu konuda verilen yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi konusuna yer verilmemesi kuşkusuz bir eksiklik olurdu. Bu amaçla yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizi hem 1958 tarihli New York Sözleşmesi hem de Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun yönünden ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Bu konulardaki bilimsel görüş ve yargısal içtihatlara da yer verilmiş ve yine mümkün olduğu kadar her konuda güncel içtihatlar tercih edilmiştir.
Baş döndürücü teknolojik gelişmelerin yaşandığı ve buna bağlı olarak bilgiye ulaşmanın çok daha kolay hale geldiği günümüzde kuşkusuz tahkimle ilgili mevzuata ulaşılması da sorun olmaktan çıkmıştır. Ancak çalışmadan yararlanılması sırasında ihtiyaç duyulması halinde ilgili mevzuata toplu olarak ve kolay bir şekilde ulaşılmasının temini açısından tahkimle ilgili mevzuata da çalışmanın sonunda ek olarak ayrıca yer verilmiştir.
Yorum yaz