Ürün Özellikleri
Stok Kodu
9786051854342 Boyut
135-195-0 Sayfa Sayısı
234 Basım Yeri
İstanbul Basım Tarihi
2019-10-14
Kapak Türü
Karton
Kağıt Türü
2.Hamur
Dili
Türkçe
Tüm öykülerini Kimse Bilmesin'de topladığımız Abdullah Ataşçı'dan yeni bir öykü
kitabı. Bu öyküler, yüzyıllık bir Türkiye fotoğrafı, farklı bölgelerden, köklerden
insan manzaralarından acının ve kaderin kimliksiz olduğunu anlatıyor. Susmak
Derdi, zamanın azabında bu coğrafyanın ruh atlasında bir gezintiye çıkarıyor
okuru. Susmanın, nasıl büyük bir dert olduğunu sadece insanlara değil, doğadaki
en küçük bir varlığa dahi hissettiren Rukiye, 1915 senesinde Rize'de karşılıyor
bizi. Rukiye'den sonra şehirden şehre gidiyoruz. Susmanın başka bir hâlini bu
defa Sarkis'te, Mıhmığ'da, Lena'da ve diğerlerinde okuyoruz. En sonunda başka
bir dilde susmanın insanı nasıl çaresiz bıraktığını Samirra gösteriyor bize,
2019'da Ankara'da.
Kelimeler başta olmak üzere zaman içerisinde insanlar, aşklar, meslekler, evler,
yollar her şey değişiyor ama değişen pek bir şey yok aslında. Bu coğrafyanın
hikâyesi de kendini tekrar ede ede büyüyor. Susmak Derdi buna bir itiraz...
Yağmur yağmadı, kızıl bir ses geçti boşluktan. Boşluğun uzayan damarlarında bir
ânın pıhtılaşması vardı sonra. Yağmur yağsaydı, öyle bildiği gibi en sert hâliyle
can acıtan; onu kendine getirebilirdi. Yağmur yağsaydı, dağa bakardı örneğin;
orada köyünü, köyünün eski hâlini görürdü, sessizlik içinde bütün seslerini
giyinmiş bir çocuğun yüzü büyürdü ardından, çocuğu olurdu bu evvela, ardından
torunu.
Yağmur yağmadı, pörsümüş bir görüntünün ucunda duruyordu, bundan emindi
artık. Tenine batıyordu bu bilmek hâli, canı acıyordu. Göğe bakıyordu, dağılmış
ince bir hamur gibi açılan bulutlara... Göğün bu hâline bir anlam veremiyordu.
Yorum yaz